179
The Study Quran: A New Translation and Commentary
Seyyed Hossein Nasr v.dğr.,
New York: HarperCollins Publishers, 2015, 1988 sayfa.
HarperCollins Yayınevi tarafından 2015 yılında basımı gerçekleştirilen
The Study Quran, İngilizce Kur’an çevirilerinin son örneklerinden biridir.
Mushaf tertibine göre hazırlanmış Kur’an çevirisi ayrıca sayfa altı tefsir
metni ve kitap sonu makale eklerinden oluşmaktadır. Esasen çeviri ve tefsirin birlikte yer aldığı eserlere çok da yabancı değiliz. Özellikle Hasan Basri
Çantay’ın meali ile Muhammed Esed’in yazdığı Translation of the Qur’an adlı
eserler bu tarzın önemli iki örneğidir. Dolayısıyla bu tarz eserler sadece bir
çeviri niteliğinde olmayıp açıklamalarıyla ayrıca birer tefsir hüviyetindedir.
Zaten eserin bu özelliği A New Translation and Commentary ifadesiyle başlığına da yansıtılmıştır.
Kısa bir tefsirin bu tür eserlerde yer alması Kur’an’ın anlam çerçevesini ortaya koymada çevirinin tek başına yeterli olmadığı izlenimi verdiğini
belirtmek gerekir. Bu, sadece aktarım dilinin yetersizliği gibi birçok farklı
sebeple ilgili olmayıp bazan anlam üzerinde farklı yorumların varlığına ve
bir tercihte bulunmak yerine bunları aktarmanın daha faydalı olacağı kanaatinden de kaynaklanmaktadır.
Diğer bir deyişle, kısa ve özlü bir tefsir metninin yer alması, klasik tefsir literatüründe oluşan anlam zenginliğini sonraki nesillere aktarma ve değerli herhangi bir yorumu atlamama hassasiyetinden kaynaklanıyor olabilir.
179
© İSAM, İstanbul 2016
Kitâbiyat
Book Reviews
İslâm Araştırmaları Dergisi, 36 (2016): 179-208
İslâm Araştırmaları Dergisi, 36 (2016): 179-208
180
Bazan bu hassasiyet yerini farklı bir amaca da bırakabilmektedir. Meselâ bu,
anlam çokluğu ve ihtilâfları arasında bir tercihte bulunmayı ve okuyucuyu yönlendirmeyi amaçlayabilmektedir. Bu amaç klasik meal çalışmalarında kendini parantez içerisinde gösterirken bu tür eserlerde kısa açıklamalar
şeklinde tezahür eder. Dolayısıyla The Study Quran’da çeviri ile yetinilmeyip
ayrıca kısa bir tefsir bölümünün bulunması hangi amaca yönelik olduğu hususunda merak uyandırmaktadır.
Eserde ayrıca daha önce tefsir veya Kur’an çevirilerinde görmediğimiz
makale ekleri bulunmaktadır. Makaleler Kur’an araştırmaları ve tefsir alanında uluslar arası niteliklere sahip akademisyenlere aittir. Muhammed
Mustafa el-A‘zamî, Muhammed Abdel Haleem, Walid Saleh, William C. Chittick, Hamza Yusuf bu isimler arasında yer almaktadır. Burada dikkat çeken
nokta bu ekleri kaleme alan akademik isimlerden ziyade ele alınan konulardır. “Kur’an tarihi”, “Kur’an çevirileri”, “Kur’an tefsiri”, “sûfî yorumculuk”,
“fıkhî yorumculuk”, bilimsel tefsir”, “İslâm sanatları ve Kur’an”, “Kur’an ahlâkı”,
“konu olarak savaş-barış”, “fetih”, “din değiştirme” gibi çok farklı konular yelpazesinin niçin bir araya getirildiği sorusu okuyucunun ilgisini çekecek diğer bir noktadır.
The Study Quran geniş bir editörler ekibi tarafından hazırlanmış büyük
bir emeğin ürünü olarak karşımızda durmaktadır. Seyyed Hossein Nasr
(Türkçe’deki yaygın kullanımı Seyyid Hüseyin Nasr) başkanlığında Caner
Dağlı, Maria Massi Dakake, Joseph E. B. Lumbard ve Muhammed Rustom
bu editörler ekibinde yer almakta ve eserin ortaya çıkmasında farklı görevleri yerine getirmektedirler. Seyyid Hüseyin Nasr eserin yönetiminde en üst
konumda bulunmakta, çeviri ve tefsir bölümleriyle eklenen makalelerin derlenmesinde son karar verici konumda yer almaktadır. Eserin oluşumunda
ve yazımında Seyyid Hüseyin Nasr’ın gelenekçi ve çoğulcu perspektifinin
yansımaları hiç şüphesiz açık bir şekilde görülmekte ve eseri daha önemli bir
konuma taşımaktadır.
Eserin çeviri ve tefsir bölümleri ise ekip tarafından paylaşılarak yazılmıştır. Caner K. Dağlı Bakara (2), Âl-i İmrân (3), Enfâl (8), Tevbe (9) sûreleri ile
birlikte ayrıca Enbiyâ (21)-Kasas (28) sûreleri arasındaki bütün sûrelerin tefsiri ile listesindeki Enbiyâ (21) sûresi hariç diğer sûrelerin çevirisini yapmıştır. Maria Massi Dakake ise Nisâ-A‘râf (4-7), Nahl-Meryem (16-19) arasındaki sûrelerin tefsiri ile; Nisâ-A‘râf (4-7), Yûnus-Yûsuf (10-12), İbrâhim-Enbiyâ
(14-21) arasındaki sûrelerin ise çevirisini yapmıştır. Joseph E. B. Lumbard ise
belki de bu eserin yazımında en fazla sûrenin çeviri ve tefsirini yapmış görülmektedir. Lumbard Fâtiha (1) sûresinin çeviri ve tefsiri ile Ankebût-Nâs
(29-114) arasındaki bütün sûrelerin çeviri ve tefsirini yapmıştır. Muhammed
Gökkır: The Study Quran: A New Translation and Commentary
181
Rustom ise Yûnus-Hicr (10-15) arasındaki sûreler ile Tâhâ (20) sûresinin tefsirini yapmıştır. Editör ve yazarlar arasındaki en önemli ortak nokta tamamının müslüman olmasıdır.
Kendisine yardımcı olmaları için sadece müslüman akademisyenleri
seçmiş, aynı inanca, etnik kökene veya coğrafî bölgeye sahip olmamalarına özen göstermiş ve farklılıklara yer açmış olduğunu Seyyid Hüseyin Nasr
özellikle vurguluyor. Böylece eserin daha evrensel olacağına ve geleneksel
İslâm’ı yansıtacağına inanmıştır. Metinde “geleneksel” vurgusu ön plandadır.
Bunun anlamının klasik tefsir yazımında kullanılan geleneksel üslûp ve tipolojiler olmadığı metin okununca görülmektedir. Klasik usul ve tipolojiler
denilince akla, geleneksel yaklaşımlar ve rivayet, dirayet gibi tefsir formları
gelmektedir. Oysa bu eserde geleneksel demek, son iki yüzyılda ortaya çıkan
modernist ve selefî (köktenci, fundamentalist) olmamak anlamına gelmektedir. Yani bu kavram, İslâm’ın uzun tarihi boyunca inşa ettiği geleneksel
yorum hazinesi anlamına gelmektedir. Bu anlayışa farklı yorumlar, mezhepler ve yönelimler de dahildir. Dolayısıyla geleneksel vurgusu geçmişte dile
getirilmiş farklı yorumlar ve anlamlardır.
Ayrıca Batı’da Kur’an araştırmalarının öncülüğünü yapan oryantalist
kimliklerin bu eserde yer almaması özellikle dikkat edilen bir nokta olmuştur. Eserin gerek yorum kısmı gerekse makale eklerinde hiçbir gayrimüslim
veya oryantalist bir yazarın makalesine yer verilmemesine ve görüşlerine referans yapılmamasına çalışıldığı görülmektedir.
Dolayısıyla çeviri ile birlikte sayfa-altı kısa bir tefsire yer verilmesi, geleneksel İslâm anlayışlarının tarih boyunca tartıştığı farklı yorumları ve görüşleri aktarma gayretiyle açıklanabilir. Eserin en hassas olduğu noktanın,
farklı ve yeni görüşleri sunarak yeni tartışmalara sebep olmak veya tek bir
görüşü okuyucuya aktararak onu yönlendirmeye gitmekten kaçınmak olduğunu söylemek mümkündür. Bu yönüyle eser hem bilgi vermekte hem de
okuyucuya tercih hakkı sunmaktadır. Dolayısıyla okuyucu gelenekte tartışılmış olan anlamları takip ederek geçmişteki çoğulcu yaklaşımı görmekte; tek
doğru anlam arayışından vazgeçmektedir.
Editörler grubu içerisinde yer alan isimlere bakıldığında, genellikle farklı coğrafyalardan ve etnik kökenlerden geldikleri görülür. Ancak her biri
yine de Nasr ile birlikte akademik ve bilimsel çevrelerde yer almakta, bu
isimlerin aynı entelektüel vizyona ve akademik perspektife sahip oldukları
müşahede edilmektedir. Bu tür kitaplarda bireysel yorum farklılıklarından
kaçınmak mümkün olmasa da bu eserde ortak bir metin oluşturma kaygısı
İslâm Araştırmaları Dergisi, 36 (2016): 179-208
182
ve geleneksel yorum hazinesini aktarma amacı, bu durumu en aza indirmiş
görünmektedir.
Tefsir bölümü incelendiğinde klasik yorum yönteminin hâkim olduğu
görülür. Sûre hakkında temel bilgiler verilmekte, ardından her âyetin tek
tek tefsiri yapılmaktadır. Yorum sırasında âyetin âyetle ve hadislerle tefsirine önem verilmekte, ardından geleneksel anlayış özetlenerek sunulmaktadır.
Bazı âyetlerin açıklamaları için son bölümde yer alan makaleler referans gösterilmektedir. Meselâ Âl-i İmrân sûresinin 85. âyetinde geçen, “İslâm’dan başka din kabul edilmeyecektir” ibaresi için Joshep Lumbard’a ait “The Qur’anic
View of Sacred History and Other Religions” (1765-1784 sayfalar arası) adlı
makalede yer alan “İslâm’ın evrensel din olgusu” görüşü referans gösterilmektedir.
Eserin yazım aşaması ve arka planı hakkında yaptığımız araştırmanın
bizi ilginç bir noktaya götürdüğünü yazmak durumundayım. Şöyle ki The
Study Quran çalışması her ne kadar 2015 yılında yayımlanmış olsa da, HarperCollins Şirketi daha önce benzer bir projeye 1993 yılında Study Bible adını taşıyan bir çalışma ile imza atmıştır. Bu çalışmada da benzer bir yöntem
kullanılarak Kitâb-ı Mukaddes’in çevirisi ve yorumu, ek makaleler ve haritalar yer almaktadır. Bu eserde de farklı yorum birikimlerinin bir araya
getirilerek geleneksel anlayışın ön plana çıkarılma kaygısı bulunmaktadır. Bu
açıdan bakıldığı zaman, The Study Quran ile Study Bible’ın bir projenin iki
eseri olduğu izlenimi uyanmaktadır. Sonuç itibariyle The Study Quran, kutsal
kitap yorum gelenekleri içerisinde oluşan zengin görüş ve düşünceleri bir
potada eritmeyi ve tek bir bakış açısı veya kimlik üzerinden değil, farklılıkları bir araya toplayan çoğulcu bir yaklaşım tarzında yazılan Study Bible’ın
İslâmî yüzü gibi durmaktadır.
Necmettin Gökkır
Prof. Dr., İstanbul Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi
The Study Quran: A New Translation and Commentary - Seyyed Hossein Nasr v.dğr.,
4/
5
Oleh
Ramazan AL